Kapitalistin Küreselleşen Ahlakı

3/28/2011



Küreselleşme sadece ekonomik bir terim değildir. Paranın küresel dolaşımını sağlamak bu olgunun görünür biçimlerinden biridir. Ekonomiye istediği şekilde yön veren iktidarlar, yani dünyayı ekonomik ve sosyal anlamda sömüren ulusüstü tekeller, hegemonyalarının sürdüğü alanlarda istediği biçimde at koşturabilmektedir. Kendilerine bağımlı kıldıkları-özellikle birinci dünya ülkesi olmayan coğrafyalarda- yarattıkları siyasi-ekonomik krizlerle büyük vurgunlar yapmaktadır. Buraya kadar anlatılanlar küresel kapitalizmin işleyişinden sıkıntısı ve hatta yaraları olanlar için çok açık bir şekilde görülmekte ve dile getirilmektedir.

Ancak çoğu zaman gözlerden uzak tutulan taraf küreselleşmenin yarattığı gerçekler ve değerlerle ilgilidir. Yukarıda bahsedilen birçok şey uluslararası siyasi gerçeklik ya da acı ama gerçek lerle meşrulaştırılır. Sömürme ve bağımlılık ilişkisi için yaratılan değerler küreselleştirilmeye çalışılır. Bu değerlerin bütününü oluşturacak bir ahlak sistematiği geliştirilir. Bu ahlak sistematiği küreselleştirilmeye çalışılır. Paranın ve metanın kolay dolaşımını garantileyen küreselleşmenin işleyişi, paranın ve iktidarın merkezlerini hedeflemez sadece. Yerelleşme arzular. Bu doğrultuda siyasi-ekonomik bir program işletilir. Bununla birlikte yerelleştirilmeye çalışılan şey aynı zamanda bu ahlak sistemi, ona bağlı değerler ve bütün bunları kapsayacak gerçekliktir.Kapitalizm, sömürme ve bağımlılık ilişkisi kurduğu bireyler arasında kendi ahlakını örgütler. Kaygısız ve çıkarcı olma dürtüsünü ilmek ilmek işler. Çünkü küresel piyasanın bireyleri bu ve benzeri özelliklerle ölçülür. Bu tarz bir ahlakın hüküm sürdüğü hayatta yetişecek nesillerin gerçekliği, kapitalizmin yarattığı değerlerle şekillenecektir. Bu değerlerle şekillenmiş 'birey' olamayan yığınlar, küresel kapitalizmin ve siyasal iktidarların müdahil olduğu her durumda ortaya çıkan sonuçlardan etkilenecektir. Etkilenecektir ancak tepki vermeyecektir. Çünkü bu değerlerle yaratılmış bireyler pasiftir.

Kuzey Afrika ve Arap Yarımadası'ndaki isyanlar devam ederken ve biz bu olanları bir yerlere konumlandırmaya çabalarken "kalpsiz dünyanın kalbi" BM bu coğrafyalara müdahil olur. 'Küresel ahlak'ına yediremez bu olanlar karşısında pasif kalmayı. Müdahil olur; kendi küresel ahlakını oralarda da yerelleştirmek için; insan hakları, demokrasi, uygarlık gibi değerlerini meşru kılmak için.
"...Bir hükümet kendisini bir dışsal 'sapma'yı gerektiren içsel bir durum tarafından bir duraklamaya sürülmüş buluyorsa; eğer hükümet, kendi evinde, başından nasıl savacağını bilmediği, ürünlerini dağıtamadığı işsizler tarafından engelleniyorsa; bırakalım bu hükümet ona direnmek için, çok zayıf olduğunu bildiği uzaktaki insanlara karşı savaş ilan etsin, ülkelerini ele geçirsin, onları tam bir sömürü düzenine tabi kılsın, onları kendisinin ürünlerine mecbur kılsın, sayesinde omuzlarını çökerttiği bu sömürüden kaçmaya teşebbüs edenleri katletsin- ah, işte ahlak! Büyük ölçkete çalıştığınız andan itibaren bu, dürüst insanların onayını hakeder. Artık buna soygun ya da suikast denmez; hükümetin yaptığı onurlu olmayan eylemleri örtbas etmek için onurlu bir kelime vardır; buna gelişmemiş halkları 'medenileştirme' denir. " (Yoldaş Jean Grave-1893-Militarizm ve Kolonyalizme Karşı)

Kapitalizmin ve iktidarların küresel adaletsizliği ve eşitsizliği besleyen ahlakına karşı, devrimci anarşist bir ahlak tam da ihtiyaç duyduğumuz şeydir aslında.