1 Eylül Dünya Barış Gününde, yükselen savaş seslerine karşı, bizler de Anarşist Perspektif olarak alanlardaydık. Dünyanın her yerinde ve iktidarın kaynağında olan savaşa karşı sesimizi yükselttik. Özellikle bu coğrafyadaki savaşın nesneleri haline getirilmeye çalışıldığımız bu günlerde, sürdürülmekte olan katliama hiçbir şekilde dahil olmayacağımızı attığımız sloganlarla ve dağıttığımız bildirilerle bir kez daha haykırdık.
Alanda dağıttığımız bildiri;
Bireyi militarizmin nesnesi haline getiren savaş, yüzyıllardır dünya üzerinde katliamlara ve soykırımlara sebep olmakta. Savaşın yol açtığı yıkımlar tüm evreni yok ederken aynı zamanda bireyin yaşamını gasp edip, onu bir ölüm makinesine çeviriyor. Bu militer düzen yalnızca silahlarla değil, devletin tüm ideolojik aygıtlarını kullanarak da kendine meşru bir zemin hazırlıyor.
Yaklaşık 30 yıldır bu coğrafyada süren savaş, devletin Türkleştirme politikasının en somut hali. Devletin Kürt halkına uyguladığı görünmeyen şiddet, günlük yaşamın her anına işlerken; kolluk kuvvetlerinin uyguladığı kıyımla da her geçen gün daha çok kan dökülmekte. Gücünü kan ve nefretten alan devletin barışı, bu savaşa bir çözüm olmayacaktır. Çünkü iktidarın kaynağı, militarist yapı ve onun beslendiği savaştır. Tıpkı 1921’de Kronştad’da, 1936’da Barcelona’da, 1938’de Dersim’de olduğu gibi…
Gerçek barış ortamının sağlanabilmesi için savaşın insan kaynaklarını kurutmak atılacak en önemli adımdır. Bu barış devletin yapay sınırlarını kabul ederek değil; devleti ve onun tüm ideolojik aygıtlarını reddederek, yani vicdani/total ret ile, sağlanabilir.
Bizler savaşın ve devletin birer parçası olmayı reddediyoruz. Tıpkı Birinci Dünya Savaşı’nda Emmaların, Vietnam Savaşı’nda ’68 kuşağının yaptığı gibi… Ve bu coğrafyadaki savaşın da vicdani/total ret hareketinin toplumsallaşmasıyla sonlanacağına inanıyoruz.
SAVAŞSIZ BİR DÜNYA İÇİN, DEVLETSİZ BİR TOPLUM!